0 (312) 432 12 02
Şebinkarahisar Meryem Ana Manastırı
Şebinkarahisar Meryem Ana Manastırı İlçe merkezinin yaklaşık 11. km. doğusunda Sarıyer Köyü Kayadibi Mahallesinde oldukça yüksek ve sarp kayalık arasında mağara içerisine inşa edilmiştir. Manastıra, çok uzun bir patika yoldan güçlükle ulaşılabilmektedir. Şebinkarahisar İlçesi Sarıyer Köyü Kayadibi Mahallesinde bulunan ve kayalıklar içinde yapılan Meryem Ana Manastırı M.S. 2. Yüzyıldan itibaren kullanılmaktadır. Roma döneminde 200 yıl boyunca yasaklanmış, bu süre içerisinde Hıristiyan din adamları kuytu köşelerde buradaki manastır gibi kayalıklar içerisindeki alana çekilmiş kendilerine göre ibadethane yapıp Hıristiyanlık dinini yürütmeye çalışmışlardır. Meryem Ana Manastırı da bu dönemde din adamlarına hizmet etmiştir.

Bazı kaynaklar manastırın ilk kuruluşunu, 481-490 yılları arasına vermektedir. Osmanlı döneminde parlak bir dönem yaşayan manastırın bugünkü kalıntıları, 19. yüzyıldan kalmadır. Kaynaklar, Ortaçağlarda inşa edilen manastırın yanarak büyük bir tahribata uğradığını ve 19. yüzyılda tamamen yenilendiğini belirtmektedirler. 1940’lı yıllara kadar, her yılın 26-28 Ağustos günleri Giresun, Ordu, Trabzon, Gümüşhane ve diğer çevrelerden Rumların gelerek üç gün boyunca ibadet ettikleri ifade edilmiştir. Manastırın yakınında yaklaşık 150-200 m. kuzeybatısında, küçük bir şapel kalıntısı yer almaktadır. Bu kalıntıyı geçtikten ve biraz ilerledikten sonra, çeşitli birimlerden oluşan, konumu ve mimarisiyle kartal yuvasını andıran görünümüyle insanı büyüleyen manastıra ulaşılır. Manastırın ilk birimi, bir kısmı doğal kayalıktan faydalanılarak, moloz taş malzeme ile inşa edilmiş, yuvarlak planlı su sarnıcıdır.

Sarnıç, manastır birimlerine göre kuzeyde yer almaktadır. Sarnıçtan sonra yol, hafif güneye yönelir ve burada ise; arkası su mahzeni olarak düşünülmüş, önü ise sivri kemerli bir nişe sahip çeşme şeklinde değerlendirilmiş, üzeri tonozlarla örtülü ve düzgün kesme taştan inşa edilmiş bir yapı yer alır. Çeşmeden sonra sola (doğuya) yönelerek, doğal kayaya oyulmuş 26 basamaklı bir merdivenle manastırın basık yuvarlak kemerli giriş bölümüne ulaşılır. Giriş bölümü ile birlikte manastırın, doğuya doğru, yani mağara oyuğunun şekline göre ve dört kademeli olarak tasarlandığı anlaşılmaktadır.

Giriş bölümünden sonra doğuda yer alan, 1.30 m. genişliğinde, yuvarlak kemerli bir kapı ile manastırın ikinci bölümünü oluşturan birimlere ulaşılır. Kapıdan geçtikten sonra merkezde 8.86 m. x 4.20 m. boyutlarında beşik tonoz örtülü ve merkezi nitelik taşıyan bir mekana ulaşılır. Bu mekandan sağdaki beşik tonoz örtülü bir eyvanla, mutfak, yemek salonu v.b. birimlere, soldan ise, 1.26 m. genişliğinde bir kapı ile, beşik tonoz örtülü ve çok katlı, aşırı tahribattan dolayı tam olarak anlaşılamayan mekanlara ulaşılır. Manastırın bu ikinci bölümünde, hemen bütün birimlerin kemer ve tonoz köşeliklerine, ince şeritler halinde, kırmızı ve siyah renkten oluşan freskolar işlenmiş, bu resimlerde, adeta Hıristiyanlıktaki üçlü teslis (baba-oğul-Kutsal Ruh) inancını yansıtırcasına üç siyah nokta, kırmızı şerit üzerine, düzenli aralıklarla dizilmiştir.

İkinci bölümün merkezi nitelik taşıyan orta mekanından doğuya doğru ilerleyince, 1.55 m. genişliğinde, yuvarlak kemerli bir kapı, kuzeye ve güneye yönelen merdivenlere ulaştırır. Bu merdivenleri çıkınca, manastırın üçüncü bölümüne de ulaşılmış olur. Bu bölüm, manastırın en fazla tahribata uğramış birimlerinden oluşmasıyla dikkati çeker . Önde, yani kuzeybatıda, üçüncü bölüme ait birimlerden 9.75 m. lik bir mesafede geniş bir teras yer alır. Bu terasın sağında ve ve solunda 1.50’şer m. genişliğinde iki merdiven, merdivenler arasında ise dikdörtgen planlı hücreler yer alır. Bu hücrelerin üzerleri beşik tonoz örtülü olup, her biri 4.50 x 3.30 m. boyutlarındadır. Hücreler dışarıya 1.05 m. genişliğinde bir kapı ve 0.60 m. genişliğinde bir pencere ile açılmaktadırlar. Sadece dört tanesi ayakta olan hücrelerin simetriğinde olması gerekenlerin yıkıldığı anlaşılmaktadır. Bu hücrelerin, yatma, dinlenme veya inzivaya çekilme mekanları olduğu akla uygun gelmektedir.

Üçüncü bölümün sağında ve solunda yer alan merdivenlerle, manastırın en önemli birimine, yani dördüncü bölümde yer alan kiliseye ulaşılır. Bugün tahrip olmuş yuvarlak kemerli bir kapıyla girilen kilisenin, üst örtüsü tamamen yıkıktır. Mevcut kalıntılarının, üç gözlü bazilikal planlı bir kiliseye işaret ettiği anlaşılan yapının, hücrelerin yer aldığı üçüncü bölüme uzaklığı, 4,75 m.’dir. Kilise batıya, 1,40 m. genişliğinde, yuvarlak kemerli alınlığa sahip kapı ve kapının sağında ve solunda 0.70’er m. genişliğinde ve yine yuvarlak kemerli alınlıklara sahip mazgal pencerelerle açılır. Kapının üstünde yuvarlak kemerli pencereler yer alır. Kilisenin güney ve kuzey cephelerinin ana girişe yakın bölümlerinde 1.10 m. genişliğinde birer girişi daha bulunmaktadır.

Güney ve kuzey cepheler dışarıya üçer mazgal pencere ile açılır. Yapının doğusu, üçlü ve yarım yuvarlak apsisle şekillendirilmiştir. İçten yarım yuvarlak olan apsisler, dışarıya da aynı formda yansımaktadır. Mevcut kalıntılardan, üç nefli bazilikal planın orta nefinin yan neflere göre daha geniş ve yüksek tutulduğunu, neflerin üzerinin beşik tonozla örtüldüğünü ve orta nefin merkezinde bir kubbenin yer aldığını anlamak mümkündür. Kilisenin içerisinde, önemli noktalarda, ince kırmızı şerit üzerine, siyah üç top (üç nokta) motifinin işlendiği freskoları görmek mümkündür. Bu motif, Üçlü Teslis inancının bir yansıması olmalıdır. Kilisenin doğu duvarının 0.65 m. uzağında 1.80 m. genişliğinde, beşik tonozla örtülü bir dehliz bulunur. İçerisi dolduğu için nereye kadar uzandığı ve ne amaçla kullanıldığı anlaşılmayan bu dehlizin tonozunu taşıyan kemerler 0.55 m. genişliğinde olup, son derece düzgün bir kesme taş işçiliğe sahiptirler.

Konumu ve mimarisi ile Sümela Manastırı’nı akla getiren Meryemana Manastırı, bütün birimlerinde itinalı, düzgün kesme taş işçilikle dikkati çeker. Manastırın en önemli birimi olan kilisenin üç nefli bazilikal planı, yöredeki Şaplıca Kilisesi, Göynük Kilisesi ve Licese Kilisesi’nde de karşımıza çıkar. Aynı mimarı tarz da ve aynı coğrafyada yapılmış, muhteşem bir yapıdır. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın verilerine göre kaya içine oyularak yapılan Sümela Manastırı’nın ardından gelen ikinci manastırdır. Bu açıdan Şebinkarahisar ilçesi inanç turizmi bakımından önemli bir yer tutmaktadır.